Azog


Azog

Azog; Moria goblinlerinin efendisi. Dain'in veliahtı Thror'un katili. Tüm orkların en büyüğü olduğu söylenir ve demirden boynuzlu bir miğferi vardır.

Thror artık yaşlanmış, fakirlik ve alaylardan sıkılmıştı. Elinde kalan son hazineyi yedilerin sonuncusunu oğlu Thrain'e verdi ve eski dostu Nar ile uzun bir yolculağa çıktı. Dunland üzerinden Nar’la birlikte Kuzey’e gittiler, Kızılboynuz Geçidi'ni geçip Azanulbizar’a geldiler.
Thror Moria'ya geldiğinde kapıları ardına kadar açık buldu. Nar ona dikkatli olmasını öğütlediyse de krallığına dönmüş bir veliaht edasıyla kapılardan kibirle geçti. Fakat geri gelmedi.

Nar birkaç gün saklanarak bekledi. Bir gün yüksek bir ses ve boru sesi duydu ve kapılardan dışarı bir vücudun atıldığını gördü. Bunun Thror olmasından kuşkulanarak kapılara doğru yaklaştı. Ve içeriden bir ses duydu:

" 'Gel sakallı! Seni görebiliyoruz. Fakat bugün korkmana gerek yok lakin sana haberci olarak ihtiyacımız var.'

Ve Nar geldi, vücudun Thror’unki olduğunu anladı fakat kafası kesilmiş ve yanına atılmıştı. Orada saygıyla eğildiğinde bir ork kahkahası duydu ve ses dedi ki :

'Eğer dilenciler kapıda beklemez içeri bir hırsız gibi girmeye çalışırsa İşte! Onlara böyle yaparız. Eğer senin insanlarından biri daha sakalını kapılarımızdan içeri uzatırsa aynı şey başına gelir. Git onlara böyle de! Ve eğer ailesi burada Kral’ın kim olduğunu öğrenmek istiyorsa kafasında yazılı.Ben yaptım. Onu ben öldürdüm. Ben efendiyim.'

Bu sözler goblin kralı Azog'a atitti, ve yıllarca sürecek olan Cüce-Goblin Savaşlarının başlamasına neden oldu.

"Sonra Nar kafasını çevirdi ve cüce rünleriyle Azog yazısını gördü. Bu isim o günden sonra onun ve her cücenin kalbine dağlandı. Nar kafayı almak için eğildiğinnde Azog ona bağırdı.

'Bırak onu! Defol! Al, işte paranı sakallı-dilenci.' Küçük bir torba ona doğru fırlatıldı. İçinde birkaç madeni para vardı.

Ağlayarak, Nar Gümüşdamarı üzerinden geri dönmeye başladı fakat kapılara son bir kez baktığında orkların kapılardan çıkmış olduklarını ve cesede saygısızlık yapıp onu parçaladıklarını gördü.

İşte bu Nar’ın Thrain’e ilettiği hikayenin tamamıydı. Bunları söyleyip ağladı ve sakalını çekti. Sonra sustu ve 7 gün sadece oturup, konuşmadı. En sonunda kalktı ve “ Bu taşınamaz bir hakarettir.” Böylece yıllar süren Cüce-Goblin Savaşları başladı. Çok kan döküldü ve savaşların çoğu yeraltındaki dipsiz yerlerde yapıldı.

Thrain, kuzeye, doğuya ve batıya hikayeyi taşıyan elçiler yolladı. Fakat cücelerin tüm güçlerini toplaması 3 sene aldı. Durin’in Soyu tüm gücünü topladı ve diğer hanedanlıklardan da büyük ordular geldi çünkü en yüce soya yapılan bu saygısızlık onları öfke ile doldurmuştu. Hazır olduklarında saldırdılar ve Gundabar dan Gladden’e kadar tüm ork kalelerini yok ettiler. İki taraf da merhamet göstermedi ve hem gecede hem gündüzde ölüm vardı. Lakin Cüceler savaşın bu bölümünü güçleri, yarışılamayacak silahları ve en önemlisi bitmeyen öfkeleriyle Azog’u dağın altındaki her delikte arayarak kazandılar.

En sonunda Cücelerden kaçan orklar Moria’ya sığındı ve Cüce-ordusu Azanulbizar’a geldi. Burası büyük bir vadiydi ve önceki krallığın kollarından biriydi. Cüceler tarihi kapılarını gördüklerinde öyle bir ses çıkardılar ki saklanmakta olan orklar vadi yıkılıyor zannettiler. Ama Azog son bir savunma için hala bir ordu saklıyordu dağın eteklerinde ve ilk başlarda şans cücelerin aleyhineydi. Çünkü güneşsiz bir kış günü savaşıyorlardı ve orklar çekilmiyordu. Böylece cüceleri sayıca ezdiler. Azanulbizar savaşı işte böyle başladı. İlk saldırı Thrain tarafından yapıldı ve ağır kayıplarla geri çekilmek zorunda kaldılar. Thrain Kheled-Zaram’ın etrafında büyüyen ulu ağaçların altına sürüldü ve orada oğlu Ferrin, soydaşı Fundin ile bir çok cüce öldürüldü. Ayrıca hem Thrain hem de Thorin yaralandı. Dışarıdaki savaş ise tüm şiddetiyle sürüyordu taki Demir Dağlar’dan gelen cücelerin savaşı değiştirmesine dek. Sonradan geldikleri ve yorgun olmadıkları için Nain’in savaşçıları orkları Moria duvarlarına kadar sürdü ve her kattletiklerinden her savurdukları balta darbesinin ardından Azog! Azog! Diye çağırdılar.

Sonunda Nain kapıda durdu ve bağırdı:
'Azog! İçerideysen dışarı çık. Yoksa vadi senin için çok mu zorlu!'
Böylece Azog dışarı çıktı. Onunla beraber yanında ona benzeyen özel muhafızları da geldi ve Nain’in grubuna yaklaşınca Nain’e dönüp dedi ki :

'Ne? Başka bir dilenci daha mı? Seni de damgalamalı mıyım?' Böyle diyerek Nain’e koştu ve savaşmaya başladılar. Lakin Nain sinirden yarı kördü ve savaşmaktan çok yorulmuştu, bununla beraber Azog da yorgun değil ve sakindi. Sonunda Nain kalan tüm gücüyle güçlü bir darbe savurdu fakat Azog çekilmeyi başardı ve Nain’in ayağını tekmeledi böylece Nain’in baltası kırıldı ve Nain tökezledi. Sonra Azog tez bir darbeyle kafasını uçurmaya çalıştı. Fakat zırhı çok kaliteliydi ve Nain çok dayanıklıydı ama darbe o kadar güçlüydü ki boynu kırıldı ve Nain düştü.

Böylece Azog kahkahalar atmaya başladı. Ve başını kaldırıp boğazından büyük bir zafer narasının çıkmasını izin verecekti ki, çığlık boğazında düğümlendi. Çünkü tüm ordusu doğranmıştı ve kaçıyordu ve arkalarında gözü dönmüş Cüceler vardı. Onlardan kaçabilenler ise güneye kaçıyorlar kaçarken de çığlık atıyorlardı. Bu da yetmezmiş gibi tüm muhafızları öldürülmüştü. Döndü ve kapıya doğru kaçmaya başladı.

Fakat arkasından kırmızı baltayla bir Cüce geliyordu. O Dain Demirayak’tı, Nain’in oğlu. Tam kapıların önünde onu yakaldı ve kafasını uçurdu. Bu muhteşem bir başarıydı çünkü o zamanlar cücelerin hesabına göre Dain daha çocuk sayılırdı. Fakat önünde uzun ve zaferlerle dolu bir yaşam vardı ta ki Yüzük Savaşları’nda düşene dek. Azog’un Nar’a attıgı para çantası ve birkaç para Azog’un ağzına dolduruldu. Bazı orklar Moria Dağları’na kaçmışlardı. Liderlerinin ölümü ile tüm orklar bozguna uğratıldı. Fakat o gece hiç şarkı veya eğlence yapılmadı; çünkü kayıpları sevinçten çok öteydi.